Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun, "Diyarbakır'ın Belgesel Kültürel Mirası Süryani ve Keldani El Yazmalarının Korunması" projesi ve katalog tanıtım etkinliğine katıldı. Kentin her sokağının tarih koktuğunu belirten Eş Başkan Hatun, “Kentin her tarih taşını korumakla mükellef olduğumuzu biliyoruz ve korumaya da çalışacağız” dedi.
Diyarbakır'ın zengin kültürel mirasını gelecek nesillere aktarmayı hedefleyen “Süryani ve Keldani El Yazmalarının Korunması” projesinin tanıtım etkinliği, Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi'nde gerçekleştirildi. Proje, Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, Mor Petyun Keldani Kilisesi ve Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’nin ortak çalışmasıyla hayata geçirildi.
Etkinlikte, proje kapsamında hazırlanan katalogun tanıtımı yapıldı. Ardından tanıtıma yönelik belgesel gösterimi yapıldı. Proje ile Süryani ve Keldani topluluklarının tarih boyunca oluşturduğu yazılı eserlerin korunması ve bu eserlerin araştırmacılara sunulması hedefleniyor.
Programa, Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun'un yanı sıra DBB eski Eş Başkanı Gültan Kışanak, Sur Belediyesi Eş Başkanı Fatma Gulan Önkol ve belediye meclis üyeleri katıldı.
Etkinlikte, Diyarbakır’ın kültürel zenginliklerinin korunmasının önemine vurgu yapılarak, bu tür projelerin dayanışma ve ortak çabayla daha da güçleneceğini belirtildi.
Eş Başkan Hatun: Kentin tarihini korumak istiyoruz
Programda konuşan Eş Başkan Hatun, Diyarbakır'ın tarihini korumak istediklerini belirterek, şöyle konuştu: "Bir zamanlar burası için güzel bir dönem hayal etmiştik. Çevresini restore etmek üzerine projeler çizmiştik, fakat dönemin kayyımı engellemişti ve yapamamıştık. Surp Giragos Kilisesi ve buradan başlayan 1,5 kilometrelik sokakla birlikte bir turizm merkezine dönüştürmek istiyorduk. Ne yazık ki, 2018-2019 yıllarında kayyım projemizi iptal etti."
‘Bize düşen mirası sonraki nesillere olduğu gibi aktarabilmektir’
Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’ne teşekkür eden Hatun, konuşmasına şöyle devam etti: “Sadece bu hikâyede değil, onlarca yıldır bu derneğin kentimizdeki bütün tarihi yapıları ve sanat eserlerini nasıl arşivlediğini, nasıl korunmaya çalışıldığını yakından takip ediyoruz. İğne ucu kadar da olsa bizim de katkımız var diyebiliriz. Elbette bu miras, bizden önceki onlarca medeniyetin bize bıraktığı bir miras. Bizden önceki medeniyetlerin yaşam tarzları, birlikte ilişki kurma ve birlikte yaşamayı nasıl becerdiklerinin bir göstergesi. Bize nasıl birlikte yaşayabileceğimizi anıtsal bir ruhla, ruhumuza işleyen yapılar. Sadece birer bazalt taşı ya da kireç taşı değil, dönemin mimarisi taşa sanat ruhunu veren de bu ruhtur. Bizlere düşen, bu mirası bizden sonraki nesillere olduğu gibi aktarabilmektir."
‘Diyarbakır'ın her sokağı tarih kokuyor’
Onlarca medeniyetin bıraktığı mirasın Ortadoğu'daki savaş ve çatışmalardan nasibini aldığını ve talan edildiğini belirten Hatun, “Mirasın az bir kısmı kalsa bile biz onu korumakla yükümlüyüz. Diyarbakır'ın her sokağı tarih kokuyor. 33 medeniyetin binlerce yıllık tarihi, hiç korunmayan bir Dicle Nehri, hiç bereketini esirgemeyen Hevsel Bahçeleri, hepimize nasıl bir ruh katmışsa, biz de bunların hepsini koruyarak sonraki nesillere aktarmak zorundayız. Yükümüz ağır, bunun bilincindeyiz. İmkânlarımız doğrultusunda her tarih taşını korumakla mükellef olduğumuzu biliyoruz ve korumaya da çalışacağız" şeklinde konuştu.
İnançlar birlikte ve özgür yaşayabilme becerisi gösterebilir’
Kentin birçok tarihi sokağının kaderine terk edildiğini kaydeden Eş Başkan Hatun, “Her taşına sahip çıkarak, her taşını yerinde koruyarak mevcut özgünlüğünü korumak elzemdir. Bu şekilde birçok dünya ülkesine turizm açısından emsal gösterilebilir bir değer olabilir. Burası bir kilise, ancak bir kilise olarak bir ruhu var. Buraya başka bir alan, ev veya ibadethaneye çevrildiğinde o ruhu taşımayacak, hepimiz bunun farkındayız. Burayı ilk kuranların emekleri ve alın teri ne amaçla buraya döküldüğünü bilerek sahiplenmek gerekiyor. Bu Süryani, Keldani, Ermeni, Alevi veya cami de olabilir. Hangi alın terinin hangi ruh adına döküldüğüyse o ruha sahip çıkmak üzerine bir anlam kazanır. O zaman kentlerde insanlar bütün inançlar birlikte adil ve özgür bir şekilde yaşayabilme becerisi gösterebilir. Yoksa tek renk, tek dil ve benzeri durumlar geliştiğinde bu tarihi eserin hiç kimseye bir faydası olmayacağını hepimiz iyi biliyoruz. Büyükşehir Belediyesi olarak bir kez daha bunun sözünü veriyoruz. Her renk, her farklılık bizim için bir zenginliktir. Her inanç bizim için kutsaldır ve birlikte yaşamayı bu kent binlerce yıl nasıl başarmışsa bundan sonra da başarabileceğimizin inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum" dedi.