Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla “Geçmiş Gelecektir” projesi kapsamında iki oturumdan oluşan söyleşiler gerçekleşti.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı Ulaş Bager Aldemir'in 1960'ların entelektüel ve siyasal mirasını görünür kılmayı hedeflediği “Geçmiş gelecektir” adlı uluslararası projenin son gününde "60’lardan 90’lara Kültürel ve Siyasal Ortam” ve “Tarih, Nostalji ve Ütopya” başlıklı oturumlarla söyleşi düzenlendi.
Çand Amed Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen söyleşinin “60’lardan 90’lara Kültürel ve Siyasal Ortam” başlıklı birinci oturumunda Eleni Varikas bir tebliğ sundu. Varikas; 1968 ile gelecek arasındaki mesafenin doğrusal, evrimsel terimlerle tanımlanamayacağını, 68 sonrası hâkim olan olayların münhasır biçimde yeniden ele almak gerektiğini söyledi. Variski, 68 kuşağının “Gerçekçi ol imkânsızı iste” sloganıyla imkânsız olanın eylem yoluyla gerçekleştirmek olduğunun altını çizdi.
Türkiye’deki 68 kuşağının önde gelen isimlerinden Ömer Laçiner ise; 60’lı 70’li yılların kendinden sonraki zamanlara tekrar olduğunu ve modernizmin son bir çırpınışı olduğunu ifade ederek, şunları ifade etti: “Modern zamanlar iki varoluşu gösteriyordu. Kapitalizm ve sosyalizm. 68 kuşağı ikisine de isyan eden, kapitalizme ve reel sosyalizme tepki hareketiydi. Politik olarak bakıldığında aslında bir yenilgidir. Modern zihniyetin de bir buhranıydı. 68’den bize kalan şey yeni bir şeyi denerken eskiye bağlı kalmamak. Yeni çözüm tarzı, yeni yollar bulmak zorundayız. 68 teşebbüs olarak önemli ama yeni şeyler söylemek lazım. Bir şeyleri değiştirmek için miras olarak kalsın. Yaratıcı güçleri harekete geçirdikleri vakit çözülmeyecek mesele yoktur. "
Gültan Kışanak: Özne biz olmalıyız
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eş Başkanı Gültan Kışanak, toplantının politik olarak önemli bir yere sahip merkez olan Diyarbakır’da yapılmasının önemine vurgu yaparak sözlerine başladı. Toplumun temel meselesinin bir kurtarıcı aramak yerine özne olabilmesi gerektiğine dikkat çeken Kışanak, “Halk olarak, birey, köylü, kadın olarak özne konusunu sorgulamamız gerekiyor. Bugünlerde barış ve demokratik toplum çağrısı var. Bu çağrı hepimize yapılmıştır ve her birimizin demokratik toplum konusunda özne olarak konumlanmamız gerekiyor. Özne olmak son derece kıymetlidir” diye konuştu.
68 hareketinin rüzgârı estiğinde çocuk olduğunu fakat 78 kuşağı olarak bu rüzgârın etkisiyle politikleşip şekillendiğini ifade eden Kışanak, “71 muhtırasında babam sendikacı ve abilerim politik faaliyetler içinde olduğundan dolayı babam evimizin bahçesinde kitapları yakmıştı. Bu 68’in kesintiye uğradığının metaforik bir göstergesiydi” dedi. Kışanak, 70’li yıllarda Kürt meselesinin bir milli mesele mi yoksa bir sömürü meselesi mi olduğuna dair tartışmaların yapıldığını anımsattı. O dönem “cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye son” sloganından yola çıkılarak kadın meselesini bugüne taşıyamadıklarını belirten Kışanak, "Bu sömürüye son verecek olan devrimdi ve kadın olarak buna çözüm arayacak bir noktada değildik. Erkekten kopuş teorisi kadınların özgünlüklerine uygun çözüm üretmeleri açısından Kürt kadın hareketinin gelişmesinde önemli rol oynadı" diye konuştu. Kışanak sözlerini “Başkalarının çizdiği rotayla hareket etmemeli. İmkânsızı istemez bize yol aldırır” diyerek tamamladı.
Therbon: Hafıza ve devamlılık önemli bir araçtır
“Tarih, Nostalji ve Ütopya” başlıklı ikinci oturumda Göran Therbon ise “Geçmiş Gelecektir” projesinin provokatif bir yaklaşım olduğunu, kendisini heyecanlandırdığını ve üzerinde düşünmeye sevk ettiğini söyledi. Therbon şöyle konuştu: “Zaman çerçeveleri zamanda ve mekânda nasıl değişkenlik gösterir? Projenin kökenine baktığımızda mücadele eden bir hareket için hafıza ve devamlılık önemli bir araçtır. Bu fikir aslında önemli bir sosyal gerçeği de gösteriyor. Bizim geleceğimiz doğduğumuz yerle, kimin yanında ve hangi tarihsel koşullarda doğduğumuzla ilgilidir. Şunu da unutmayalım gelecek ne kadar geçmişle şekillendirilirse özgürlükten uzak olunur ve özgürlük hareketine ihtiyaç da o kadar fazla olur.”
Sancar: Ütopya tam da yürümeye yarar
Siyasetçi Mithat Sancar da sözlerine geçmişin kuru bir anlatımla değil ancak hikayeleştirilerek hafızaya kazındığını, hayatı direniş ve mücadeleyle geçen Sırrı Süreyya Önder’in iyi bir hikaye anlatıcısı olduğunu söyleyerek başladı. Hafıza çalışmalarının son 30 yıllık süreçte canlılık kazandığını anımsatan Sancar, bireylerin, kurumların da hafızası olduğunu ve kolektif hafıza konusunda bir tereddüdün kalmadığını belirtti. Sancar, “Elbette bu hafıza çalışmaları her zaman olumlu sonuç vermiyor. Nereden baktığınız ve hangi amaçla yapıldığı da önemli” dedi. 68 hareketinin; özgürlüklerin tamamını hayatın her alanında yaşayabilme, iktidar kavramının hayatı belirleyen bir olgu olmaktan çıkarılması olduğunu söyleyen Sancar, “68’in bize bıraktığı çevrecilik, toplumsal cinsiyet, barış hareketinden ilham alınarak hayata bakışı şekillendirmiştir. Kendi hayatını şekillendirme, iktidara ortak olma, kurucu özne olma ve bulunduğu her alanda rol oynamak 68’in önemli mirasıdır.” dedi.
Michael Löwy de yaptığı sunumda romantik devrimcilerin sosyal hareketlerin gündeminde yer aldığını söyledi. Romantizmin sadece bir edebiyat akımı olmadığını, düşünce, sanat, resim, sosyal bilimler gibi çok geniş bir akım olduğunu belirten Löwy “Romantik kültürel bir ayaklanma modern medeniyete karşı başkaldırıdır. Reddettikleri olgu; olağanüstü niteliksel, estetik, kültürel değerlerin parasal değerlerin önüne geçmesidir” dedi.
Geçmiş Gelecektir etkinliği JinMa’nın verdiği konserle sona erdi.